all of

  1. en aşağı.
    It cost him all of $50: Ona en aşağı 50 dolara mal oldu.
her birimiz
hepsi birden
ânide, birdenbire, apansızın.
ansızın, birdenbire, âniden, âni olarak, beklenmedik anda.
kan ter içinde
hepsi
tek parça halinde
tamam
hepsi
hepimiz
top umuz
topunuz
hepiniz
sinirleri çok gergin olmak Verb
hepsi aynı şey olmak Verb
hemfikir olmak Verb
herkesin aynı fikir de olması
herkes aynı fikirde olmak Verb
birden şaşkına dönmek Verb
çok şaşırmak, şaşırıp kalmak, hayretten küçük dilini yutmak.
I was struck all of a heap: Şaşırıp kaldım.
canavar kesilmek Verb
süprize neden olmak Verb
...'in hemen hemen tamamı Noun
bütün masraflar çıktıktan sonra
dünyanın dört bir yanı Noun
her türlü siyasi amaç
her çeşit şey
...'in bir kısmını veya tamamını Noun
...'in bir kısmı veya tamamı Noun
harekâtın bütün safhaları Noun
harekâtın bütün safhaları Noun
toplumun tüm kesimleri Noun
toplumun tüm kesimleri Noun
her türlü fikir
bütün farklı fikirler Noun
her türlü
rengârenk, her türlü renk.
to paint the house (in) all the colors of the rainbow: evi her türlü renge boyamak.
bu politikanın bütün dalları Noun
her türlü ... Adjective
her nevi ... Adjective
her çeşit ... Adjective
toplumun tüm kesimleri Noun
toplumun çeşitli kesimleri Noun
günün her saat inde
...'in her aşamasında Adverb
...'in tüm aşamalarında Adverb
tüm çelik ithalatının yasaklanması
bir şeyin lehinde olmak Verb
aklı başında olmak Verb
aklı başında olmak Verb
melekelerine hâkim olmak Verb
beş parasız kalmak Verb
hesaplanamaz olmak Verb
bir şeyle hiç ilgisi olmamak Verb
tatminkâr, memnun edici.
The way he saved that girl's life was a bit of all right: O kızın hayatını
kurtarması, memnun edici bir şeydi.
Herhangi Bir Biçimde Tutulan Veya Hapsedilen Kişilerin Korunması İçin Prensipler Bütünü Noun, International Law
muhakkak, mutlaka, herhalde, elbette.
no manner of doubt: kuşkusuz, hiç şüphe yok.
hiç masrafsız
hiç masraf sız
bir sorunu etraflıca ele almak Verb
bir şeyi her açıdan ele almak Verb
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi Noun, Law
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşme Noun, International Law
çok fahiş fiyata mal olmak Verb
her türlü mal ticareti yapmak Verb
Din veya İnanca Dayanan Her Türlü Hoşgörüsüzlüğün ve Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Bildiri, Dine
veya İnanca Dayalı Müsamahasızlığın ve Ayırımcılığın Bütün Şekilleriyle Ortadan Kaldırılması Hakkında Bildiri
Noun, International Law
değerinıyok etmek Verb
değerini yok etmek Verb
her şeyden mahrum
bütün öç alma düşüncelerini aklından çıkarmak Verb
bütün maddi kaynaklardan tasarruf hakkı
bütün maddi kaynakların tasarruf hakkı
her türlü kuşku olasılığını bertaraf etmek Verb
bütün öteki nedenler hariç
ilkönce, en evvel, herşeyden önce, evvelemirde.
first of all let me say how glad I am to be here.
first off, let's see where we agree and disagree.
Herşeyden önce,
birinin bütün parasını soymak Verb
birinin parasını çalmak Verb
tüm bilgilerin kaynağı
avarya sız
her türlü avaryadan muaf
(faa) bütün avaryalar hariç
...'in dört bir yanından Adverb
toplumun her kesiminden Adverb
keyfini çıkarmak Verb
her işi yapmak Verb
her işi yapmak Verb
... için gereken herşeye sahip olmak Verb
bütün iddiaları bertaraf etmiş olmak Verb
her çeşit insanla temasa geçme fırsatı olmak Verb
her çeşit insanla temasa geçme fırsatı olmak Verb
bütün engellere karşın yolunda gitmeye devam etmek Verb
...'in her aşamasında Adverb
...'in tüm aşamalarında Adverb
bütün kural ve nizamlara karşı gelme
taleplerin tamamıyla ödenmesi
tüm nakliye masrafları dahil
Her Kişinin Zorunlu Kaybedilmeye Karşı Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme Proper Name, Law
Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine Dair Uluslararası Sözleşme Noun, International Law
Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme Noun, International Law
en iyisi istifa etmek olurdu
birinin parasını soymak Verb
bir davanın bütün gerçeklerini birinin önüne sermek Verb
(a) hepsinden daha az/önemsiz/küçük.
He deserves it least of all: O buna herkesten daha az lâyıktır/müstahaktır
(hiç de lâyık/müstahak değildir). (b) bilhassa … değil, hele … hiç.
least of all would I wish to offend him: Hele onu hiç gücendirmek istemem.
No one, least of all children, paid attention: Hiç kimse, hele (özellikle) çocuklar hiç dikkat etmediler.
en azından (he deserves it of all = ona en az o layık
duygusunu yitirmek Verb
nisbet duygusunu yitirmek Verb
korkunç boyutlara varmak Verb
bir geminin bütün mürettebatıyla birlikte batması
bin bir dereden su getirmek Verb
el ulağı
üstelik, bilhassa.
ötekiler/hepsi/herkes arasından.
That man of all others: Bütün ötekiler arasından bu adam …
Fancy
coming this day of all others: Başka gün kalmamış gibi sen tut da bugün gel!
her rütbe ve sınıftan
küçüklü büyüklü
Böyle rezillik olmaz! Sentence
İnsaf artık! Sentence
Bu kadar da olmaz! Sentence
Olacak iş değil! Sentence
Hayret birşey! Sentence
Bu kadar da olmaz! Sentence
Hayret birşey! Sentence
İnsaf artık! Sentence
Böyle rezillik olmaz! Sentence
Olacak iş değil! Sentence
bütün bunlara ek olarak Adverb
tüm bunlara ek olarak Adverb
bütün bunlara ilaveten Adverb
tüm bunlara ilaveten Adverb
mukayese kabul etmez
tamamıyla nispetsiz
tamamiyle nisbetsiz
tanınmayacak/inanılmayacak derecede.
The social structure has changed beyond recognition .
bütün hükümet dairelerinin harcamalarını kontrol etmek Verb
bütün aile üyelerine geçirmek Verb
her yaştan insan, her yaştaki insan, yediden yetmişe herkes, küçüklü büyüklü herkes Noun
her din ve mezhepten kişiler Noun
her sınıf halktan
her sınıf halk
her kalem eşyadan yüzde 5 indirim
birini her türlü sorumluluktan kurtarmak Verb
bütün hakların mahfuz olması
aklı yerinde olmak (bütün akli melekelerine sahip olmak Verb
biri hakkında her türlü yalan yaymak Verb
bir sorunun her yönünü incelemek Verb
en iyisi istifa etmek olurdu
bütün utanma duygusunu bir yana bırakmak Verb
her türlü bankacılık hizmeti yapmak Verb
allem kallem etmek Verb
her türlü avarya hariç taahhüt edilmiştir
yalnız yaşamaktan bıkmış
Hayret birşey! Sentence
İnsaf artık! Sentence
Bu kadar da olmaz! Sentence
Olacak iş değil! Sentence
Böyle rezillik olmaz! Sentence
! hoppala! bir bu eksikti!
herkesin erişebileceği yerde